AİHM'de 10 yıl hâkimlik yapan hukukçu diplomat Rıza Türmen: Karanlık adliye koridorlarını hiç sevmedim

Hem hukukçu hem diplomat… ‘Dış münasebetler’ merakı henüz genç bir hukuk öğrencisiyken başladı. Yaklaşık 30 yıl ‘Hariciye’de Türkiye’ye hizmet ettikten sonra 1998’de duvarın öte tarafına geçip Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) 10 yıl hâkimlik yapan Rıza Türmen ile buluştuk; eski albümleri karıştırdık, ‘Adil bir dünya nasıl olur?’ sorusuna cevap aradık.

AİHM'de 10 yıl hâkimlik yapan hukukçu diplomat Rıza Türmen: Karanlık adliye koridorlarını hiç sevmedim
18 Şubat 2024 - 11:08
Gündemin sıcak konularından biri İsrail-Filistin savaşı… Çatışmalar uluslararası hukuku da harekete geçirdi; Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) soykırım suçlamasıyla İsrail aleyhine dava açtı. UAD, Gazze’de ateşkes çağrısında bulunmadı ama soykırım davasını görmeyi kabul etti. Bu gelişmeler üzerine hem diplomat hem hukukçu kimliğiyle eski büyükelçi ve AİHM eski yargıcı Rıza Türmen’in kapısını çaldım. Eski albümlerini karıştırıp kendi hikâyesini dinlerken, bugünün olayları üzerine değerlendirmelerini de aldık.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI’NIN NESLİYİZ

Rıza Bey geçen yüzyılın en büyük trajedilerinden İkinci Dünya Savaşı yıllarında doğan nesilden. 1941 yılında, Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geliyor. Türmen, “Savaş yıllarını hatırlıyorum. Evin panjurları mor perdelerle kaplıydı. Sirenler çalınca annem beni kucaklayıp arka odaya kaçardı” diye başlıyor: “Ben ‘ekmek verildi’ damgaları olan nüfus cüzdanı sahiplerindenim. Demek ki epeyce eskiyiz!”
 

“Eşim Tomris ile liseden tanışıyorduk. O da İngiliz Kız Okulu’ndaydı. Yıllar sonra üniversitede karşılaştık. 1967’de evlendik. Kendisi çocuk sağlığı profesörüdür. 15 yıl Cenevre’de Dünya Sağlık Örgütü Başkan Yardımcılığı yaptı. Bir kızımız Zeynep, bir torunumuz Bora var.”

EDEBİYAT BİLGİMİ FİZİĞE BORÇLUYUM

Çocukluğu büyük bir aile içinde geçiyor. İlkokulu Şişli Terakki’de bitirdikten sonra İngiliz Erkek Lisesi’ne devam ediyor. En büyük merakı edebiyat. Yazdığı küçük öykülerin bir kısmı Varlık Dergisi’nde yayımlanıyor. Türmen, “Fen derslerini sevmezdim. Bütün Albert Camus, Jean Paul Sartre kültürümü fizik derslerine borçluyum; o derslerde bu kitapları okurdum! Edebiyat hocamız Tahir Alangu önemli bir edebiyatçıydı. O beni çok teşvik etti yazmaya. Konusu insan olan öyküler yazardım” diye anlatıyor.
 

2- MENDERES’E KARŞI DA YÜRÜDÜK İRAN ŞAHI’NA KARŞI DA...

Türmen, “1960 siyasi bir yıldı; darbe oldu” diye devam ediyor: “Galatasaray Lisesi’nden Radyoevi’ne kadar ‘Menderes istifa’ diye bağırarak yürünürdü. Hep sol dünya görüşüne sahiptim. Türkiye’nin tarihi ‘istibdattan kurtulma sevinci’yle dolu. 1950 seçimleri oldu, bizim evde ‘CHP ve tek şef istibdadından kurtulduk’ diye sevinç oldu. Derken Demokrat Parti geldi. Bu sefer Tahkikat Komisyonları’na, cezaevlerindeki gazetecilere, İnönü’ye yapılanlara kızıyordum.” İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne giren Rıza Bey, “Hukuku bir bilim olarak sevdim fakat karanlık adliye koridorlarından hoşlanmadım” diye devam ediyor: “Türkiye Milli Talebe Federasyonu Dış Münasebetler Komisyonu’ndaydım. Yurtdışına seminerlere giderdik. Türkiye levhası arkasından ülkemi savunmayı sevdim. Güncel konu Kıbrıs’tı. İstanbul’da da faşist rejimlere karşı yürüyüşler organize ediyorduk. Faşist rejimler hiçbir zaman eksik değildir bu dünyada! O dönem de İran Şahı’na çok kızardık.”
 

ERDAL İNÖNÜ BENZERLİĞİ

“Herkes beni Erdal İnönü’ye benzetmeye devam ediyor. Tesisatçıdan fırıncıya ‘Siz Erdal Bey misiniz?’ diye soruyorlar. CHP’den milletvekili adayıyken kampanyada insanlar ‘Erdal Bey gelmiş!’ diye koşarak yanıma geliyordu. Siyasette bu benzerlik işime yaradı, Erdal Bey olmak iyi bir şeymiş, popülerliğiniz artıyor!”
 

3- MUHAFAZAKÂRLAR İKTİDAR SOLCULAR İŞ GÜÇ SAHİBİ OLDU

Peki gelecekle ilgili hayalleri neydi? Rıza Bey, “Herkesin eşitlik, özgürlük, refah içinde yaşadığı adil bir düzen hayal ediyorduk. Türkiye’deki sol ve sosyalist hareketin nüveleri orada atıldı” diye anlatıyor: “Tam karşı binada da Milli Türk Talebe Birliği vardı. Orada hem ülkücüler hem muhafazakârlar olurdu. O karşı binada çalışanların hepsi Türkiye’nin yöneticileri oldu. Bizim Milli Talebe Federasyonu’nda çalışanlarsa iş güç sahibi oldular. İktidar olamadılar, muhalefet bile olamadılar (gülüyor)! Bizim fikirlerimiz hiçbir zaman iktidara gelemedi.”
 

“En büyük tutkum müzik. 40 yaşından sonra Türkiyenin en iyi çellisti, arkadaşım Doğan Çangal’ın teşvikiyle viyolonsel çalmaya başladım. Müzik size yeni kapılar açıyor, hiç bilmediğiniz duygular yaratıyor.”

4- TALİMAT ALMAYI DA VERMEYİ DE SEVMEDİM

Avukatlıktan vazgeçince Hariciye sınavına giriyor. 1966’da girdiği Dışişleri Bakanlığı’nda 30 yıldan fazla zaman geçirecekti! İlk tayin yeri New York’taki Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği. Sene 1970. Rıza Bey, “O yıllar ilginçti çünkü Soğuk Savaş şekil değiştiriyordu. İki blok yumuşama dönemine giriyordu. Bu da insan hakları bakımından Sovyetler Birliği’nin kapısını araladı” diye anlatıyor. New York’u Pakistan izliyor. Türmen, “İşime çok bağlıydım; devlet bana emanet edilmiş, işimi iyi yapmazsam devlet zarar görür duygusu içindeydim ama talimat vermeyi de almayı da sevmedim” diyor.
 

İTİBAR İÇİN İSTİKRAR ŞART

Uluslararası arenada itibar için ne gerekli? Diyor ki: “Demokrasilerden oluşan bir kulübün üyesi olup oyunu kurallarına göre oynamamak itibar kaybına sebep olur. Güvenilir olmak için istikrarlı olmak lazımdır. Oportünizm Türkiye’de iyi bir şey olarak gösteriliyor ama dış politikada geçerli bir şey değildir.”
 

- “Dört yıl CHP den milletvekilliği yaptım. Ama sivil toplumla kamusal alanda siyaset yapmanın daha önemli olduğuna inanıyorum.” 

5- 12 EYLÜL DÖNEMİ

Görevin çok zor olduğu dönemler de olmuş: “12 Eylül oldu. Dışişleri’nde, Avrupa Konseyi ve BM’nin de bağlı olduğu Genel Müdür Yardımcılığı görevine geldim. İlter (Türkmen) Bey Dışişleri Bakanı. O dönem insan hakları konularıyla uğraşmak kolay değildi. Yapmaya çalıştığımız şey bir an önce sivil demokrasiye dönülmesi, askeri yönetimin sonlanması ve Avrupa Konseyi’nden atılmamaktı. Bu yönde çaba gösterildi ve başarılı olduk. Dışarıya ‘Bizi Avrupa Konseyi’nden atarsanız baskı ortadan kalkar’ mesajı verdik. İçeride de askerlere ‘Bir an önce demokrasiye geçmezseniz tamiri imkânsız bir noktaya gelinir’ dedik. Verdikleri takvimden önce seçim yaptılar.”
 

Devleti savunma konumundan yargılayan konumuna geçtim.”

6- EN ÖNEMLİ DAVALARI

Türmen, 1998 yılında Avrupa Konseyi Daimi Temsilcisi’yken Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in teklifiyle AİHM’de yargıç oldu. Bu süreçteki önemli uluslararası davalar nelerdi? Yanıt: “Demir Baykara davasında yazdığım görüşle toplu sözleşme ve grev bir hak olarak kabul edildi. Çekya’da Roman çocuklar zekâ engelliler okullarına gönderiliyordu; hak ihlali olduğuna karar verdik. 1987’den sonra Türkiye’den gelen davalar çok arttı. Bir yandan Kürt davaları, bir yandan Kıbrıslı Rumların davaları. O yıllar Türkiye’nin insan hakları profili çok kötüydü.”

İSRAİL’İN YARGILANMASINDA ÖNEMLİ OLAN SİVİL HALK

Gelelim güncel konuya… Türmen, “Gazze’yle ilgili UAD’de ‘ihtiyatı tedbir’ kararı alınması önemli. Nihai kararın çıkması iki, üç sene sürecek ama kısa vadede önemli olan sivil halkın korunması” diyor: “İhtiyati tedbir alınıyor ama kararda Hamas’ın adı geçmiyor. Hamas davaya taraf değil. İsrail, Güney Afrika’yla savaşmadığına göre kime karşı ateşkes olacak? Bu nedenle ateşkes kararı alınmadı.” ADİL BİR DÜNYA İÇİN Peki adil bir dünya mümkün mü? Yanıtı: “Bunun için devletlerin egemenliklerinin biraz daha sınırlandırılması, evrensel değerlere öncelik tanınması lazım. Ezilmişlerin sesini duyurmadan, sisteme katılım sağladıklarını hissettirmeden popülizmi ortadan kaldıramazsınız.”
Kaynak:Hürriyet


FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
SARAL KARDEŞLER SUÇ ÖRGÜTÜNE ŞAFAK OPERASYONU
SARAL KARDEŞLER SUÇ ÖRGÜTÜNE ŞAFAK OPERASYONU
KADINI 4.KATTAN ATAN AVUKAT ÖNCE GÜLÜP SONRA MÜZİK AÇMIŞ
KADINI 4.KATTAN ATAN AVUKAT ÖNCE GÜLÜP SONRA MÜZİK AÇMIŞ